ERDEM-HUKUK-POSTASI-TR-2018-metin
295 İCRAVE İFLAS HUKUKU mülkünden yoksun bırakılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiğini ifade edilir. Bununla birlikte, ilgili maddenin mülkiyet hakkı - nı sınırsız bir hak olarak düzenlemediği, bu hakkın Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlanabileceği belirtilir. Anayasa’nın 13. maddesinde ise temel hak ve hürriyetlerin yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve kanunla sınırlanabileceği belirtilir. Dolayısıyla Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı, Anayasa’da öngörülen neden - lere bağlı olarak demokratik toplum düzeninin gerililiklerine ve öl - çülülük ilkesine aykırı olmaksızın ancak kanunla sınırlanabilir. Hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkını düzenleyen Anayasa’nın 36. maddesine göre herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve sa - vunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi, hak arama özgürlüğünün iki temel öğesini oluşturan iddia ve savunma haklarını kısıtlayan, bu hakların kullanımını engelleyen ve adil yargılanmaya engel teşkil eden kanun hükümlerinin Anayasa’nın 36. maddesine aykırılık teşkil edeceğini belirtir. İİK m. 287 hükümlerini ele alan Anayasa Mahkemesi, borçlunun henüz malvarlığı üzerinde tasarruf yetkisinin hukuken kısıtlanmadığı bir dönemde gerçekleştirmiş olduğu tasarruf işlemlerine – somut olay - da hacizden önce borçlunun kardeşine yapmış olduğu satım işlemine – daha sonra malen veya nakden sorumluluğunu doğuracak şekilde sonuç bağlayan ve tasarrufta bulunan üçüncü kişiye cebri icra işlem - lerine katlanma yükümlülüğü getiren kuralın üçüncü kişinin mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiğini belirtir. Ek olarak, Anayasa Mahkemesi tarafından belirtildiği üzere, mül - kiyet hakkına yapılan müdahalenin kamu yararı amacına dönük olma - sı ve ölçülü olması, malike aşırı ve orantısız bir külfet yüklememesi gerekir. Mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden itiraz konusu kuralda; neseben üçüncü dereceye kadar (bu derece dâhil) hısımlar arasında yapılan ivazlı tasarrufların başka hiçbir koşula bağlı bulunmaksızın bağışlama gibi olduğu, aksinin iddiası ve ispatı, mümkün olmayan bir olgu olarak kabul edilir. Bu bakımdan tasarruf konusu malın değerinin tam olarak veya fazlasıyla ödenmiş olması, tasarruf işleminin borç - lunun alacaklılarının da menfaatine bulunması, alacaklıların tasarruf işlemi nedeniyle zarar görmemesi, alacaklıların alacağı tahsil ve cebri
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MjUzNjE=